En son ne zaman...?

Bir kadın cinayeti daha. Kafamda düşünceler, sorular... Önümde yapılacak işler.



Aydınlık ve sıcak bir sabaha güzel uyanmıştım. Yatağımdan kalkmadan, aklımdan gün içinde yapmam gerekenleri geçirdim kısa bir süre. Öğrenmem gereken şeyler için bir kaç saat ayırmalı, projenin veri tabanı için bir ön şablon oluşturmalı, LinkedIn başta olmak üzere sosyal medyada biriken mesajların en azından bir bölümünü cevaplamalı ve zamanım yeterse yeni bir iş için gelen kodlama testini yapmalıydım. "Diğer işlerimi bitirirsem testi yarın sabah sakin kafayla daha iyi yapabilirim" diye düşündüm. Her bir görevimi kendimce saatlere böldüm. Sabah kahvesiyle, yemekten önce, yemekten sonra, akşam işleri kapatmadan önce... "Güzel de bir yemek yapıp yeriz" diye düşünürken yataktan kalktım. Zaman kaybetmeden kahvemizi yapıp bilgisayarın başına oturduk. İşler yoğun çünkü zaman kaybetmeye gelmez. Her sabah şöyle kabaca maillerime ve sosyal medya hesaplarıma bakarım. Bugün de öyle yaptım ve kafamda kurduğum mükemmel günümün harika planları hemen hemen her gün olduğu gibi gene çatırdamaya başladı. 

Bir kadın cinayeti daha.  

Eski bir sevgili, kıskançlık, reddediliş, öfke ve cinayet. 

Yaklaşık 15 senesini film sektöründe geçirmiş biri olarak her gün televizyonda yayınlanan dizilerin tanıtımlarından çok farklı değil. Farkı gerçekliği. Gerçeklik mi bu dizileri doğuruyor, diziler mi gerçekliği besliyor muamma. Suçu prodüksiyona atacak değilim, o sadece toplumun nereden nereye geldiğini gösteren bir ayna ve benim bu ayna hakkında söyleyecek çok şeyim var ama şimdi değil, sonra.

Bir kadın daha. Sayılar her gün artıyor. Sosyo-ekonomik durumları fark etmiyor. Her kesimden kadın, her kesimden adam tarafından katlediliyor. Haberleri takip etmemek, görmemeye çalışmak, işlere odaklanmaya çalışmak yetmiyor. O kadar çok insanın canı acıyor ki acı en ufacık bir delikten yolunu bulup içeri sızıyor. 

Güne dair bütün o mükemmel planlarım gitti. Aklım takıldı, canım sıkıldı, zihnimde düşünceler dönüp duruyor. Dramaya, depresyona düşkün biri değilimdir ama ülkede yaşananların bir kadın olarak beni yavaş yavaş nasıl etkilediğini fark edebiliyorum. Haftada en az iki akşam pencerenin dışından gelen silah seslerini duyup, cam kenarında çalıştığımız için kafamıza isabet etmese bari diyecek noktaya geldim. Umursamazlıkla korkunun garip bir karışımı. Bir yanım çalışırken bunları düşünüyor, diğer yanım çalışmaya çalışıyor. Yolda yürürken karşıdan gözümün içine vahşi bir yaratık gibi bakan tanımadığım bir adam gördüğümde göz teması kurmadan hızlıca geçip gitmeye çalışanlardanım. Eskiden olsa inadına ben de bakar, gerekli lafları söylerdim ama artık ucunda sadece kavga değil, ölüm olabilir biliyorum. Öfkem her geçen gün artarken tepkilerim azalıyor. Çünkü ne cahillikle, ne vahşilikle baş edebilecek gücüm yok. Fiziksel güçten bahsetmiyorum, toplumsal gücüm yok, hukuk gücüm yok. Bunların olmaması beni bireysel olarak daha zayıf hale getiriyor. Biliyorum ki herhangi biri sırf canı istediği ya da bir şeyime gıcık olduğu için beni öldürebilir ve "Beni tahrik etti""Sinirlerime hakim olamadım""O oldu bu oldu" diye hafifletici sebepler sunabilir. Biliyorum ki mahkeme bu nedenleri haklı bulabilir. Biliyorum ki arkamdan insanların bir bölümü sosyal medyada hashtagler açarken, daha büyük bir bölümü "O saatte orada ne işi varmış?""O da görüşmeseymiş!""O kıyafeti giymeseymiş""O lafı etmeseymiş"diyebilir. Biliyorum ki ben öldüğümle kalırım, hiçbir şey değişmez, yakınlarım tamir olunamaz acılar yaşarken cehalet ve vahşet daha da büyür. O yüzden öfkem artarken başka insanlar öfkelerini kontrol edemiyor diye benim yaşamsal tepkilerim azalıyor. 

Düşünüyorum. İşimi, gücümü, hedeflerimi, ideallerimi, hayallerimi, hayatımı, günümü bırakıp düşünüyorum.

Bu ülkede yaşayan bir kadın olarak düşünüyorum, "En son ne zaman güvende hissettim?". Cevabını hatırlamıyorum. 

Bu ülkede yaşayan bir kadın olarak düşünüyorum, "En son ne zaman normal bir gün geçirdim ve sadece işlerime odaklanabildim?". Cevabını hatırlamıyorum. 

Bu ülkede yaşayan bir kadın olarak düşünüyorum, "Hayatta daha çok şey yapmaya mı odaklanmalıyım, yoksa sadece hayatta kalmaya mı?". Cevabını veremiyorum. 

Bu ülkede yaşayan bir kadın olarak düşünüyorum, "Annemi, teyzemi, arkadaşlarımı, tanıdıklarımı nasıl korurum?". Cevabını veremiyorum. 

Çok düşünüyorum. Çok yoruluyorum. 

 


Kapak görseli : Doğan Gürbüz Ekşioğlu

Related Posts