İyi ve Kötü Yanılgıları

İyi nedir, kötü nedir, algılarımız bu kavramları nasıl etkiler?



Uzun zamandır mesleki gereklilikler dışında yazmıyorum. İliğimize kadar bizi sömürmeye alışmış insanlar ve anlam veremediğim toplumsal değişim başta olmak üzere pek çok şeyden uzaklaşmam gerekiyordu. Kısa İyidir’i kapattık. Hala nedenini soran insanların 10 seneden fazla bu kadar büyük bir emeği neden bıraktığımı anlamasını beklemiyorum çünkü hala duygusal olarak bunu doğru anlatabilecek kıvama geldiğimi sanmıyorum. Basit değildi, kolay değildi ama yapmamız gereken bir şeydi, yaptık. O dönemde sadece Kısa İyidir’i değil, Parazit’in bloglarını da kapattık. Tüm yazılarımızı sanki hiç var olmamışçasına kaldırdık. Bir nevi “yok olmayı”, “hiçkimse” olmayı tercih ettik. Çoğunluğun “biri” olmak için bu kadar uğraştığı bir ortamda biz “hiçkimse” olmak istedik. Büyük bir boşluk. Yeniden doldurulabilecek bir boşluk. Kısa İyidir’i kapattıktan sonra online dünyanın yanında yazmaya da uzaklaştım sanki. Sosyal medyadan uzaklaştım. Gündemdeki haberleri takip etmekten uzaklaştım. Arada yükselen yazma güdülerimle ile savaştım durdum. Belki de hayatımın en büyük direnişini gerçekleştirdim. İnsanın kendine karşı direnmesi, insanın kendi güdülerine karşı savaşması dünyanın en imkansız savaşı. Yazmak da benim için Kısa İyidir’le öyle bağdaşmıştı ki birinden vaz geçince diğerinden de vaz geçmem gerekiyordu. En azından bir süre için. Her şeyden uzaklaşırken kendime ne kadar yakınlaştığımı anladım. Metafizik olaylara girmedim, yoga yapmadım, yemek yapmayı öğrenmek gibi hobilere sarmadım, meditasyona bulaşmadım, depresyona girmedim, içimdeki boşluğu kapamak için ümitsizce çırpınmadım, kişisel gelişim yalanlarına kanmadım; hayır, bunları yaparak daha önce yaptığım gibi içimdeki sesi yeni ve çoğu yalan uğraşlarla bastırmadım. Sadece hayatımla ve kendimle karşılaşmam, içimdekileri dinlemem, anlamam gerekiyordu; bunun için gerekli süreyi kendime verdim. Kim olduğunuz, ne yapmak, nerede olmak istediğiniz ve nasıl yol alacağınızı anlamak… Mesele bu. Ve bunlar kafamda netleşince kendime karşı verdiğim savaş da yavaş yavaş sönmeye başladı. İşte buradayım. Bu kez sizin için değil, kendim için. Sadece yazmayı sevdiğim için. Bundan benim dışımda birileri keyif alacaksa, iyi bir şeyler çıkaracaksa ne ala ama kendim için buradayım.

Bu süre zarfında hem mesleki hem de kişisel olarak kendime yeni bazı yollar çizdim. Kendi başına ilerleyen ve akan oturmuş şeyleri bırakıp yeni yollar açmanın kolay olmadığını tahmin ediyorsunuz. Kısa İyidir’i ve Parazit’i ilk kurduğumda da aynı şeyleri yaşamıştım. Ancak bu ne kadar tecrübeli olursanız olun her seferinde baştan yaşamanız, aşmanız gereken bir süreç. Ve her süreç gibi sabırlı olmalısınız. Her şey ağır ağır ilerlerken sık sık düşünüyorum, kısıtlı iletişimim olan insanlarda gözlemliyorum. Hepimizin hayatta almak istediğimiz ne çok yolu var. Ne kadar da çok şey başarmak istiyoruz. Peki bunlar için gerekli olan şeyleri yapıyor muyuz? İsteklerin, hayallerin, hedeflerin dolup taştığı insanlarda ne ileri ne geri herhangi bir adım görmüyorum. Olduğu yere çakılı beyinler, olduğu yere çakılı fikirler, olduğu yere çakılı hayatlar. Eğer hep dışardan bir etkinin, bir insanın sizin hayatınızı değiştireceğini düşünüyorsanız, en başından söyleyeyim çok yanılıyorsunuz. Bir şey yapmanız lazım ve bunu sizin yapmanız lazım.

Bu çakılı kalma hallerinin etkisi muhtemelen, bazı kavramları sabitlediğimizi fark ettim. Olayları, duyguları ve durumları yorumlama hali hayatın akışını belirleyen en önemli şey. İnişler, çıkışları nasıl gördüğünüzle alakalı. Kendi hayatımda inişli çıkışlı pek çok zamanım oldu. Bazı kötü olduğunu zannettiğim günlerimin benim için iyi olduğunu, iyi zannettikleriminse kötü olduğunu çok sonra fark ettim. Bu yanılgıyı ortaya çıkartan şey hemen hemen hepimizin yanlış yorumladığı “iyi” ve “kötü” kavramları aslında. “Bugün yüzüm gülüyorsa, keyfim yerindeyse, arkadaşlarımla eğleniyorsam ve birer içki içiyorsam iyiyimdir” değil mi? Ben de öyle sanıyordum. Yüzüm gülüyordu, keyfim yerindeydi, arkadaşlarımla eğleniyordum, geziyordum tozuyordum içiyordum ama … ama sonra bunları her gün yapmaya başlayınca hep aynı noktada sıkışıp kaldığımı hissettim. Ve günü kurtarmak dışında beni hayatta, yapmak istediklerimle ilgili ileri götüren şeylerin o kötü zannettiğim zamanlarımda zorlanarak, fedakarlıklar yaparak, sinirlenerek, altından kalkamayacağımı düşündüğüm ama gene de yapmaya devam ettiğim şeyler olduğunu fark ettim. Gülmek, eğlenmek, keyifli zaman geçirmek hepimizin hakkı ama bunun görmek istemediğimiz sorunlardan, travmalardan, sorumluluklardan kaçmak ve en önemlisi kendi geleceğimizden çalmak için bir paravan gibi kullanmadığımızda. Yani bir anlamda kendimizi kandırmadığımızda. Bu da bir anlamda direniş, bir savaş. Kendi isteklerine, geleceğine karşı bir savaş. Kaybeden belli. Anlık keyifleri bırakıp, daha büyük bir şeyin peşine düştüğümüzde ise o çok zorlayıcı şeylerin bile minik birer keyfe dönüştüğünü görüyorsunuz. Ve tüm o öğrenilmiş kavramlar, algılar yeniden yer değiştirmeye başlıyor. Mesele sizin için iyi ne, kötü ne onun farkına varabilmekte. Benim için bu süreç böyle.

Kendinizden çok uzak kalmamanız dileğiyle…

Related Posts