Geçmiş Zaman #005 : Bazı Tercihler ve Uzun Metraj Bütçeler

Bir sinema öğrencisinin elinde milyonluk uzun metraj bütçesi...



Son paylaştığım blog yazımda bahsettiğim olayların bir film bütçesi ile debelenirken geçtiğini anlatmıştım. Neden debelendiğime gelelim. İsmi lazım değil bir prodüksiyon şirketinde çalışıyorum. Henüz sinema okulunda da sektörde de çömezim. O kadar çömezim ki öğrendiğim her yeni şey benim için çok değerli. Çalıştığım şirket beni bir uzun metraj filmin yapım ekibi için işe almış. Şirketin ve işin başında bir kaç kişilik yönetmen ve yapımcı grubu var. Bunlardan iki tanesi şeker gibi ama bu ikisinin yönetmenlik ve yapımcılıktaki deneyimi benim asistanlık deneyimim kadar ya var ya yok. Belki de o kadar “şeker” olmalarının nedeni henüz sektörün onları kirletmemiş olmasındandı, kim bilir.

Benim yapım şirketindeki görevim uzun metraj bir filme yapım asistanı olmak. Henüz çok erken aşamalarındaki bu film için yapım, yönetmen ve benden başka kimse yok zaten. Aynı anda şirkette başka yapımlar da olduğundan diğer projelere ağırlık veriliyor, uzun metrajın tüm işi bana kalıyor. Neden o kadar ilgilenilmiyor derseniz o sırada öncelikleri farklı çünkü kendi yönettikleri iş dururken başkasının senaryosunu yazdığı ve yöneteceği bir işe yapımcılık yapmak için zaman ayıramıyorlar. Tabii sektörün en büyük yalanlarından biri olarak uzun metrajın senarist ve yönetmeni her aradığında “çalışıyoruz abi” diyorlar. En son artık biraz yol alalım demiş olacaklar ki elime bir senaryo tutuşturup bunun bütçesini yap dediler. O dönemde deneyimden, bilgiden sayılırsa öğrenci filmlerimin “kamerayı X’ten alsam, yol parası şu kadar tutsa” gibi ufak tefek hesapları haricinde herhangi bir yapım bilgim yok, elimde senaryo çaresizce düşünüyorum. Gidip ellerinde örnek bütçe olup olmadığını soruyorum, yok. İnternette zaten yok (en azından o zamanlar yoktu). E nasıl olacak bu iş?

Bir şekilde olacak. Oturup önce senaryoyu didik didik çalışıyorum. Daha önceki reji, senaryo dökümü ve program yapma deneyimlerim sağolsun en ince ayrıntısına kadar mekanları, oyuncuları, kostümler, az çok gerekebilecek ekipmanları çıkartıyorum. Her biriyle ilgili şirketlerden teklifler almaya, artılarını eksilerini kafama göre değerlendirip, kamera oradan, ışık buradan, telesine şurada diye diye bütçelendirmeye başlıyorum. Benim 3 haneli rakamları geçmemiş öğrenci film bütçelerinden sonra elimde milyonluk film bütçesiyle debeleniyorum ve o kadar kendi başımayım ki kimse ne yapıyorsun, doğru mu yapıyorsun bile demiyor. Benim için paha biçilemez, muhteşem deneyim ancak işin sahibi için -bilse- oldukça can sıkıcı bir durum. Elimde senaryo dışında o kadar hiçbir şey yok, o kadar bilgi verilmiyor ki oyuncular kim olacak, görüntü yönetmeni için kiminle çalışılacak, yönetmenin günlük çalışma hızı ne gibi bütçeyi etkileyecek en önemli kalemleri varsayımlarımla yapmaya çalışıyorum. Bir kaç hafta sonra yönetmenin düzenli sıkıştırmalarıyla şirket sahipleri benim hazırladığım bütçeye şöyle bir beş dakikalığına bakıp yönetmene kendileri hazırlamış gibi gönderiyorlar. Benim neyime güveniyorlar hiç anlamıyorum.

İki gün sonra yönetmen ofise telefon açıyor, şansa telefona ben çıkıyorum. Benim filmde asistan olarak yer aldığımı zaten biliyor. Bütçede bazı eksikler olduğunu yapımcılarla görüşmek istediğini söylüyor ama şirkettekilerin niyeti aynı değil. “Toplantıdayız, çekimdeyiz” yalanlarına ortak olmak istemiyorum ama çok seçeneğim de yok. Yoksa var mı? “Toplantıdalar” diyorum ama karşımdaki deneyimli biri sesimden durumu anlıyor ve devam ediyor :

“Hevalcim, çevrendekilere çaktırma sana bir soru soracağım.”

“Tamam.”

“Bu *** lar bütçeyi sana yaptırdılar değil mi?”

“Evet.”

“Projeyle hiç ilgileniyorlar mı?”

“Hayır.”

“Tamam Hevalcim sağol. Eline sağlık, ben gerisini hallederim.”

Toplasan 1 dakikalık bir konuşma belki. Sonrasında aralarında ne oldu çok emin değilim. Hali hazırda devam eden ortak başka bir işleri vardı muhtemelen o bitene kadar birbirlerini idare ettiler. Uzun metraj iptal olunca ofiste zaman kaybettiğimi anlayıp okulu bahane ederek ayrılmıştım çok yakından takip edemedim. İyi ki de öyle yapmışım çünkü ben okulda ilk kısa filmlerimi çekip festivallere giderken o şirket kısa bir süre içerisinde battı. Şirketin başındakilerden bazıları sektörde önemli isimlerden oldu bazıları kaybolup gitti. O yönetmen, o filmini bir iki sene sonra kendi yapımcılığında çekti ve festival festival gezdi. Ben ne o film ekibinde yer aldım ne de bir daha kendisiyle karşılaştım ama filminin DVD’sini alırken ve izlerken hep “belki filmde yer alma şansını kaçırdım ama o gün iyi ki o konuşmayı yapmışız” diye düşündüm.

Related Posts