Kısa İyidir’de Veda Vakti

Kısa İyidir'den veda ve kapanış açıklaması



Tam ne zaman başladım hatırlamıyorum. 2007 olması lazım. Bugün Kısa İyidir olarak bilinen bu platformun ilk adımlarını sinema okuduğum o dönemde attım. Sinema okuyan, filmler çeken ve hali hazırda sektörde de çalışan bir öğrenciydim o zamanlar. Türkiye’de yurt dışında da festivaller bu kadar yoktu, çekilen kısa filmlerin sayısı az dolayısıyla rekabet düşüktü, sektör dediğin de işte sen ben bizim oğlan şeklindeydi. Daha fazlasını görmek, daha fazlasını öğrenmek istiyordum ama ortada ne bir kaynak ne de bilgilerini paylaşacak insanlar vardı. Bir grup kurup kendi filmlerim için bulduğum yarışmaları, festivalleri; işe yarar bilgileri, güzel film örneklerini paylaşmaya başladım. Ben paylaştıkça insanlar çoğaldı. Ne olduğunu anlamadan binlerce insana ulaştı. Yıllar geçti kendi başıma çıktığım bu yolda çok defalarca denememe rağmen hiç görmediğim bir şey oldu, Kısa İyidir’i en az benim kadar sahiplenen, paylaşmak, gelişmek için can atan biri daha geldi; Selçuk. Bir araya gelince Kısa İyidir daha da büyüdü, gelişti, her gün onbinlerce sinemacıya, kısa filmciye, öğrenciye ulaşır duruma geldi.

 

Basit bir site olmadık hiçbir zaman. İçeriklerimiz farklı oldu, çalışmalarımız farklı oldu, hep nasıl daha verimli oluruz, nasıl faydalı oluruz diye çalıştık, geliştik. Arkasına dağıtımcı, sponsor, gizli kapaklı yatırım güçleri, emeği ve zamanı sömürülmüş gönüllü ordusu almadan; film eleştirisi – reklamı, laf ebeliği, PR – festival yalakalığı, ünlü sarhoşluğu, yalandan ergen aktivistliği yapmadan; sadece film yapmak, bir şeyler üretmek isteyen insanlara yardımcı olmak için gelişti. Yani aslında kendimiz için gelişti. Bunca çer çöpün arasında kendimiz gibi insanlar bulabilmek, temiz bir alan yaratabilmekti tek temennimiz. Çünkü biz sektöre girmeye çalışan çaylaklar değildik, sinema yazarı değildik, film eleştirmeni değildik, dernek başkanı, blogger, festival yöneticisi, eğitmen, dağıtımcı, komisyoncu, uzman, akademisyen… hiçbiri değildik. Kısa İyidir’den ne maddi ne manevi kazancımız vardı, olsun da istemedik. Bizler sinemacıydık, kısa filmciydik ve bu ülkede daha fazla insan film çeksin, daha fazlası nasıl yapılırı bilsin diye kendi deneyimlerimizi paylaşıyorduk sadece, o kadar. Başka bir iddiamız olmadı. Haddimizi her zaman bildik. Haddini bilmeyenlerden kat be kat bilgiye, deneyime sahip olmamıza rağmen küçümsendik. Önemsemedik çünkü bizim derdimiz onlar değildi zaten hiçbir zaman. Kimseden destek istemedik, beklemedik ama onlar için gece gündüz, işimizden gücümüzden, sevgilimizden, hayatımızdan ve kendi filmlerimizden çaldığımız zamanlarla çabaladığımız meslektaşlarımız tarafından da görmezden gelindik. Kısa İyidir’i yaptığımız için hayatımızdan pek çok insan kaybettik. Destek görmediğimiz gibi filmlerini tanıtmak istediklerinde yanımızda bitip, sonrasında yolda selam vermeyen, gözümüzün içine baka baka yalan söyleyen insanlar tanıdık. Hepsinin isminin önünde kendilerince önemli sıfatları ve sosyal medya hesaplarında sanat adına ne kadar da savaşçı olduklarına dair mesajları vardı. Destek istemedik, ihtiyaç duymadık hiç evet ama bu gerçeği de göz ardı edemedik.

 

Bugün geldiğimiz noktada şöyle bir durup bakıyorum da “üniversitede sinema eğitimine inanmıyorum” diyenler 2 aylık sinema kursları düzenliyor, hayatında set görmemişlerler film danışma kuruluna giriyor, dramaturjiden bi’haber olanlar jüri üyesi oluyor, konuşmayı bilmeyenler diksiyon, hayatında doğru düzgün rol alamamış oyuncular (!) oyunculuk eğitimi veriyor, kısa film çekmemişler kısa film söyleşileri yapıyor, her şey sanat için sektör için diyen festivalciler “ünlü yok mu ünlü” diye aranıyor, “değerim anlaşılmıyor” diyen idealist (!) meslektaşlarımız, sinemacılar kısa filmciler de kendi işlerine yaradığımız zamanlarda selam verip geri kalanlarda bunlara alkış tutuyor. Sonra ortamlarda ağlanmaya devam ediliyor.

 

Hiçbir şey yapmaya mecbur değildik ama her zaman büyük bir sorumlulukla devam ettik. Şimdiye kadar… Bizler Don Kişot değiliz ona rağmen yeldeğirmenleriyle savaşabilirdik ancak inanılmaz bir ivmeye büyüyen aptallıkla savaşabilecek hiçbir silahımız yok. O yüzden bugün aklımızda tek bir soru beliriyor "Bunca emek bunca zaman kim için, ne için?" Bizim için değil çünkü, o halde kim için? Sizin için. Bir şekilde temas ettiğimiz yüzbinlerce sessiz kalabalık için. Hep birlikte sesimiz daha güçlü çıkar sandıklarımız için. Bu kadar kalabalıkta bu kadar sessizlik… bir insana, bir emeğe yapabileceğiniz en kötü şey. O yüzden bugün itibariyle biz de Kısa İyidir olarak herkesin her şeyi -zaten- bildiği bu ortamda misyonumuzu tamamladığımızı düşünüyoruz, sessizliğe gömülüyoruz ve tüm faaliyetlerimizi durduruyoruz. Zamanımızı ve emeğimizi sesimize ses verenlere, kendi film serüvenimize harcamayı seçiyoruz.

 

Sevgiyle kalın, uyanık kalın.

Kısa İyidir güzel günler diler.

Related Posts